Aşkta Uyum: Noksanlıklarımızın Dansı mı, Dengesizliğimizin Yankısı mı?

Editör & Yazar

Eksildiğimiz yerden severiz çoğu zaman.
Gözleri görmeyen birinin, gören biriyle ilişkisi gibidir bazı bağlar.
Tecrübesiz bir ruhla güçlü bir kalbin çarpışması…
Aşkın bizi sarstığı yer, çoğu zaman içimizde tamamlanmayı bekleyen parçanın bulunduğu yerdir.
Bu yüzden bazı insanlar sadece sevgili değil, aynadır.
Kendimize tutmaya cesaret edemediğimiz bir aynadır onlar.
Bu yüzden sarsar, yorar, bizden çok şey götürür gibi olurken…
Çoğu kez bizi, bize bırakır.
Peki bu aşk hâli, neden özellikle kadın ve erkek arasında bu kadar dengesizlik yaratır?
Çünkü biz aşka, yıllardır üzerimize giydirilmiş rollerle ve bastırdığımız duygularla yaklaşırız.
Bir kadın olarak “beklemeyi”, “sabretmeyi”, “anlamayı”;
bir erkek olarak “güçlü olmayı”, “susmayı”, “korumayı” öğrenmişizdir.
Ve sonra ortada bir ilişki varmış gibi olur.
Ama aslında sadece iki yalnızlık karşılaşmıştır.
İki korku, iki beklenti, iki geçmiş…
Bu ilişkilerde neyin gerçek, neyin rol olduğunu fark etmek kolay değildir.
Aşk sandığımız şey çoğu zaman, iki kişinin değil;
iki yarımın, iki suskunluğun, iki bastırılmışlığın dansıdır.
Bu dans dışarıdan çok estetik görünebilir.
Ama içten içe her adımda, birbirinin ayağına basar.
Oysa bu uyumluluk değil, bağımlılıktır.

Aşk bir kuştur, kanatları biz.
Biz hâlâ birimizin uçamadığı yerde, diğerinin kanadını taşımaya çalışıyorsak…
Ya da biri uçmaya çabalarken, diğeri yerde kalmakta ısrar ediyorsa…
Bu hal aşk mıdır?
Bu gerçekten sevgi midir, yoksa alışkanlıkla harmanlanmış bir mecburiyet mi?
Aşkta uyum, aynı şeyi aynı anda istemek değildir.
Aynı anda birbirine karşı dürüst olabilmektir.
Kadın ya da erkek fark etmeksizin,
kendimizin ötesine geçmeden birlikte kalabilmektir.
Birbirini taşımadan yürüyebilmektir.
Bir başkasında kendimizi tamamlamaya çalışmadan,
iki bütünün yan yana durabilmesidir.
Ve belki de asıl mesele şurada saklıdır:
Bazı insanlar gerçekten içimizde unuttuğumuz parçaya dokunur.
Bize unuttuğumuz bir şarkıyı hatırlatır.
Bir kokuyu, bir hissi, bir eksikliği tetikler.
O yüzden derin bağlar kurarız onlarla.
Bu bağlar gerçekten uyum değil de,
tanıdık bir acının yankısıysa…

Belki de aşk değil, alışkanlığın sıcaklığıdır hissettiğimiz.
Aşk, iki kanadın varlığını bilmek;
bu kanatlara sahip olmanın gücünü hissetmek
ve uçabilmeyi denemektir.
Uçmak her zaman yükselmek değildir, birlikte ilerleyebilmektir.
Ve gerçek uyum, birlikte uçmaya karar verebilen iki kişinin,
sessiz ama derin uzlaşmasında yatar.
Her zaman görkemli görünmeyebilir. Görkem, sadeliktedir. Uzun ve meşakkatli yolları birlikte
aşabilmektedir.
Ve bunu herkes yapamaz.
Yapabildiğimizde…
Artık “herkes” olmaktan çıkarız.
Çünkü aşk, filiz vermektir.
Ve o filiz, ancak toprağı tanırsa güneşe ulaşır.
Ve o toprağın adı da… kendimiziz.

Mehmet Rıfat

ETİKETLER:
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.