KARAKTER OYUNCULUĞUNDA KAYBOLUŞ!

Senarist & Yönetmen

“Rol Yapmayın, Role Bürünün: Karakter Oyunculuğunda Kayboluş”

Oyunculuk, sahnede ya da kameranın önünde bir maskeyi takmak, ezberlenmiş hareketleri sergilemek değildir. Rol yapmak, yapay bir oyun peşinde koşmaktır ve ne yazık ki bugün birçok oyuncu adayını bu tuzağın içine çekiyor. Benim gözümde gerçek oyunculuk, kalbinizin dansını yaşamak, ruhunuzun en derin köşelerindeki duyguları sahneye taşımaktır. Metod oyunculuğun ötesinde, rolü sadece yaşamak vardır; rolü hissetmek, onunla nefes almak ve onunla var olmaktır.

Bugün sinemada ve dizilerde gördüğümüz birçok oyunculuk, mekanik bir tekrar ve kalıpların içinde sıkışıp kalmış gibi. Oysa bizden önceki jenerasyonların ustaları, bu sahnelerin büyüsünü kalplerinde taşıyordu. Onların gözlerinde, jestlerinde gerçek bir yaşam vardı. Onlar rolü yaşadılar, yaşattılar.

Oyuncu adaylarına şunu söylemek isterim: Sakın “rol yapmak” gibi bir hataya düşmeyin. Sizden beklenen o değil. Sizden beklenen, kendi ruhunuzla o karakterin dansını yapmanız. Kendi duygularınızla o hikâyeyi yaşamanız. Çünkü izleyici sahte duyguyu ayırt eder. Ve gerçek olan her zaman kazanır.

Rol yapmak, oyunculuğun ölümüdür. Bu, sadece bir tekrardır, tekrar eden boşluklar içinde kendini tüketen bir yanılsama. Karakterin kalbinde yaşamak, onun acısını, sevinçini ve karmaşasını kendi yüreğinizde hissetmektir. Bu, varoluşsal bir tecrübedir; sadece teknik bir hüner değil, bir ruh halidir.

Ünlü oyuncu Laurence Olivier, “Bir oyuncunun görevi sadece söylenenleri söylemek değil, o sözlerin ardındaki yaşamı canlandırmaktır” demiştir. İşte gerçek oyunculuk bu büyülü köprüde yatar; söz ile ruh arasında, görünür ile görünmeyen arasında. Bu dengeyi kuramayan oyuncu, sadece bir kukladan farksızdır.

Sinemada, sahnede ya da kamerada başarı, öncelikle samimiyettir. Bu samimiyet, doğal olmayan her türlü yapaylığa karşı en güçlü silahtır. Bir karakterin içinde kaybolmak, onunla bütünleşmek, onun zihninde nefes almak oyunculuğun en saf halidir. Bu saf hal, oyuncunun kendisiyle ve rolüyle kurduğu kutsal bir ittifaktır.

Rolü yaşamak, aynı zamanda cesaret ister. Korkularınızla, zayıflıklarınızla yüzleşmek, onları oyunculuk sahnesine taşımaktır. Kendi karanlıklarınızı, acılarınızı kucaklamak, onları sanat için dönüştürmek zordur. Ama işte o zorlukta, gerçek büyü ve dönüşüm yatar.

Bugünün hızlı tüketim kültüründe, oyunculuk da ne yazık ki bir “üretim bandı”na dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya. Kalıplaşmış roller, standart performanslar, hazır formüller… Bunlar sanatın doğasını bozar. Oyunculuk, varlığını derinlikten alan bir sanat formudur ve bu derinlik, her oyuncunun kendine özgü deneyiminde gizlidir.

Siz genç oyuncu adaylarına sesleniyorum: Rol yapmayın. Rol yapmanın kısır döngüsünden çıkın. Kendinizi rolün içine bırakın. Onunla nefes alın, onunla sevin, onunla ağlayın. Sizden istenen budur. Çünkü sinema, tiyatro ve dizi, sadece izleyiciyi eğlendirmek değil; onları insan yapan evrensel duygulara dokunmaktır.

Unutmayın, sahnede gerçek olan sizsiniz. Ve gerçek olan her zaman izleyicinin kalbine dokunur.

Burak AKAN

Senarist / Yönetmen

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.